Sultanahmet’te yapılacak şeyler, İstanbul’u ilk kez ziyaret edenler kadar şehri yeniden keşfetmek isteyenler için de oldukça fazladır. Tarihi yarımadanın kalbinde yer alan bu semt, kültürel mirası, etkileyici mimarisi ve özgün atmosferiyle her mevsim binlerce gezgini kendine çeker.
İstanbul’da yapılacak aktiviteler arasında en çok merak edilenlerden biri Sultanahmet’te gezilecek yerlerdir. Camilerden müzelere, sokak lezzetlerinden manzaralı duraklara kadar uzanan bu rotada, dolu dolu bir gün geçirmek mümkündür. İşte Sultanahmet’te mutlaka deneyimlemeniz gereken 10 aktivite:
Ayasofya, İstanbul’un binlerce yıllık tarihine tanıklık etmiş nadide yapılarından biridir. 537 yılında Bizans İmparatoru Justinianus tarafından kilise olarak inşa edilen bu yapı, yüzyıllar boyunca farklı dinler ve imparatorluklar için kutsal bir merkez olmuştur. Ayasofya’nın içindeki devasa kubbe, göz kamaştırıcı mozaikler ve İslam sanatının izlerini bir arada görmek mümkündür. İçeri adım attığınızda mimarinin büyüsüne kapılmamak imkânsız. Sabah erken saatlerde ziyaret ederek kalabalıktan uzak, sessiz bir atmosferde bu eşsiz yapıyı deneyimleyebilirsiniz.
17. yüzyılda Sultan I. Ahmet tarafından yaptırılan Sultanahmet Camii, mavi İznik çinileriyle bezenmiş iç mimarisiyle bilinir. Avlusu, ziyaretçilerin hem mimariyi seyredip hem de sakinleşebileceği bir duraktır. Avluya girerken taş döşemelerden gelen ayak sesleri, sizi adeta geçmişe götürür. Camii içerisindeki ışık oyunları ve büyük kubbenin altındaki huzurlu hava, hem ibadet edenleri hem de turistleri büyüler. Öğlen saatlerinde güneş ışığının cami içindeki yansıması özellikle fotoğraf severler için kaçırılmayacak bir manzara sunar.
Bizans döneminden kalan Yerebatan Sarnıcı, şehrin altında saklı mistik bir dünyadır. 336 sütunla desteklenen bu yer altı yapısı, Roma mimarisinin büyüleyici örneklerinden biridir. İçerideki düşük ışıklandırma, loş atmosfer ve zemindeki su yansımaları size bir film sahnesindeymiş hissi verir. En dikkat çeken bölümü, ters yerleştirilmiş Medusa başı heykelleridir. Bu mitolojik detaylar, hem tarih meraklılarının hem de sanat tutkunlarının ilgisini çeker. Sarnıç içerisindeki klasik müzik eşliğinde yürümek ise oldukça etkileyicidir.
Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun 400 yıl boyunca yönetim merkezi olarak kullanılmış bir saray kompleksidir. Harem Dairesi, Divan-ı Hümayun, kutsal emanetler odası ve mutfaklar gibi farklı bölümleriyle ziyaretçilere derin bir tarih yolculuğu sunar. Sarayın içindeki Çin ve Japon porselen koleksiyonları, dünya çapında sayılı koleksiyonlar arasındadır. Boğaz’a karşı uzanan bahçeleri ise nefes kesicidir. Ziyaretinizi sabah saatlerine denk getirerek kalabalık olmadan sarayın atmosferini hissedebilirsiniz.
Sultanahmet Camii’nin arkasında gizli kalmış bir cevher olan Arasta Çarşısı, yerel el sanatları ürünleriyle doludur. Özellikle halı, kilim, seramik ve bakır işlemeciliği gibi geleneksel Türk sanatlarının en güzel örneklerini bulabileceğiniz bu çarşı, büyük alışveriş merkezlerinden farklı olarak daha kişisel ve samimi bir alışveriş deneyimi sunar. Esnafla sohbet ederek ürünlerin hikâyelerini öğrenebilir, alışverişi kültürel bir deneyime dönüştürebilirsiniz. Çarşı, özellikle sabah saatlerinde daha sakin olur ve ürünleri rahatça inceleyebilirsiniz.
Gülhane Parkı, tarihi yarımadanın merkezinde doğayla baş başa kalabileceğiniz nadir alanlardan biridir. Osmanlı döneminde saray bahçesi olarak kullanılan bu alan, bugün geniş yürüyüş yolları, çiçek bahçeleri ve göletlerle şehir karmaşasından uzaklaşmak isteyenler için ideal bir ortam sunar. İlkbaharda lalelerin açtığı dönem, parkın en renkli zamanıdır. Özellikle sabah yürüyüşleri ya da bir kitap eşliğinde gölgede dinlenmek için birebirdir. Park içindeki çay bahçelerinde manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
İstanbul Arkeoloji Müzesi, Osmanlı döneminde kurulan ilk müzelerden biridir ve dünyanın en büyük arkeoloji koleksiyonlarından birine sahiptir. Antik çağlardan kalma heykeller, lahitler ve yazıtlar müzede sergilenmektedir. İskender Lahdi gibi önemli eserler, tarih severler için başlı başına bir ziyaret sebebidir. Müzenin huzurlu avlusu, gezinizin sonunda dinlenmek için idealdir. Özellikle tarih bölümü öğrencileri ve akademisyenler için içerdiği zenginlik paha biçilemez.
Sultanahmet bölgesi sadece tarihiyle değil, sokak lezzetleriyle de ziyaretçilerine farklı bir deneyim sunar. Sultanahmet Köftecisi’nde klasik Türk köftesini tadabilir, hemen köşedeki helvacıdan sıcak irmik helvası alabilirsiniz. Simitçiler, kestaneciler ve mısır satıcıları da bölgenin kültürel dokusuna katkı sağlar. Özellikle tarihi atmosferde bir bankta oturup elinizde simitle insanları izlemek bile unutulmaz bir İstanbul anısı olabilir. Yemek molalarınızı bu şekilde değerlendirebilirsiniz.
T1 tramvayı, İstanbul’un modern ulaşım araçlarından biri olmasına rağmen sizi nostaljik bir yolculuğa çıkarır. Kabataş’tan başlayarak Eminönü, Gülhane ve sonunda Sultanahmet’e uzanan güzergâh boyunca tarihi yapılarla iç içe bir seyahat sunar. Özellikle sabah saatlerinde yapılan tramvay yolculukları, günün başlaması için mükemmel bir motivasyon kaynağı olabilir. Tramvayın cam kenarındaki bir koltuktan dışarıyı izlerken şehrin geçmişi ve bugünü aynı karede buluşur.
Sultanahmet’te geçirilen dolu dolu bir günün ardından manzaraya karşı dinlenmek için en doğru adreslerden biri Queb Rooftop’tur. Şehrin tarihi siluetine karşı konumlanan bu zarif mekan, akşam saatlerinde gün batımını izlemek ve seçkin lezzetleri deneyimlemek için idealdir. Menüde yer alan zengin meze tabakları, taze deniz ürünleri ve özel kokteyller günün yorgunluğunu unutturur. Özellikle Ayasofya ve Boğaz’a karşı oturmak, İstanbul’un büyüsünü farklı bir boyutta hissettirir.
WhatsApp Reservation