İstanbul’un tarihi bölgesi Sultanahmet, Ayasofya, Sultanahmet Camii ve Topkapı Sarayı gibi inanılmaz simgeleriyle tanınır. Ancak, bu büyük yapıların arasında daha az bilinen ama aynı derecede büyüleyici bir tarih parçası yatmaktadır: Milyon Taşı (Milion Taşı). Küçük bir sütun gibi görünse de, Milyon Taşı tarihle iç içedir ve bir zamanlar Bizans İmparatorluğu döneminde büyük bir öneme sahip olmuştur. Sultanahmet’i keşfeden gezginler için Milyon Taşı, antik dünyaya ve bir zamanlar dünyanın merkezi olarak düşünülen yere eşsiz bir bakış sunuyor.
Milion olarak da bilinen Milyon Taşı, MS 4. yüzyılda Konstantinopolis’in (günümüz İstanbul’u) kurucusu İmparator Büyük Konstantin döneminde dikilmiştir. Bu taş anıt, şehir dışına çıkan tüm yolların başlangıç noktası olarak hizmet vermiş ve Bizans İmparatorluğu’nun sıfır mil noktasını etkin bir şekilde işaretlemiştir. Yüzyıllar boyunca Milyon Taşı dünyanın merkezi olarak kabul edildi ve imparatorluk içindeki diğer şehirlere olan mesafeler bu noktadan ölçüldü.
Milyon Taşı, en parlak döneminde, kubbeli çatısı olan bir zafer takı içerdiğine inanılan daha büyük bir anıtın parçasıydı. Yapı, Konstantinopolis’in Bizans İmparatorluğu’nun başkenti olarak önemini ve Avrupa ile Asya arasında bir kavşak noktası olarak konumunu simgeliyordu.
Ayasofya veya Sultanahmet Camii kadar görkemli olmasa da Milyon Taşı, Bizans Konstantinopolis’inin tarihine dair eşsiz bir bakış açısı sunuyor. İşte Sultanahmet’te bulunduğunuz süre boyunca Milyon Taşı’nın neden görülmeye değer olduğunu:
Milyon Taşı, Bizans Konstantinopolis’inden günümüze kalan birkaç kalıntıdan biridir. Yüzyıllar boyunca tüm mesafelerin ölçüldüğü nokta olarak kabul edilen bu taş, Konstantinopolis’in dünyadaki merkezi rolünün bir sembolü olarak hizmet vermiştir. Milyon Taşı’nın yanında durmak, ziyaretçilerin İstanbul’un kadim tarihi ve büyük bir imparatorluğun kalbi olma rolüyle bağlantı kurmasını sağlar.
Sultanahmet’in bir köşesine sıkışmış olan Milyon Taşı, daha büyük anıtlara odaklanan turistler tarafından genellikle gözden kaçırılır. Ancak bu gizli mücevher, çevredeki koşuşturmanın ortasında sessiz ve düşündürücü bir durak sağlar. Durup İstanbul’u bugünkü haline getiren tarih katmanlarını düşünmek için huzurlu bir yerdir.
Antik çağda, Milyon Taşı’ndan çıkan yollar Konstantinopolis’i Roma, İskenderiye ve Antakya gibi şehirlere bağlıyordu. Bu noktayı ziyaret etmek, Konstantinopolis’in ticaret, siyaset ve kültürün önemli bir merkezi olarak antik dünyada ne kadar önemli olduğunu anlamanızı sağlar. Milyon Taşı, şehrin hem Bizans İmparatorluğu’nun hem de dünyanın kalbindeki konumunu sembolize etmektedir.
The Million Stone, Sultanahmet’in kalbinde, İstanbul’un en ünlü simgelerinden bazılarına sadece kısa bir yürüyüş mesafesinde yer almaktadır. Yerebatan Sarnıcı ve Ayasofya’nın yakınında bulunması, bölgeyi gezerken kolay bir durak olmasını sağlamaktadır.
Taşın kendisi küçük olsa da, açıkça işaretlenmiştir ve kolayca tanınabilir. Ziyaretçiler genellikle Sultanahmet’in önemli yerleri arasında dolaşırken onu bulurlar ve tarihi plaketi önemi hakkında daha fazla bilgi sağlar.
Milyon Taşı, Sultanahmet’in tarihi güzelliklerini keşfetmek isteyen herkes için ideal bir konuma sahiptir. Milyon Taşı’nı ziyaret ettikten sonra, yakınlarda keşfedilecek çok sayıda başka cazibe merkezi bulunmaktadır.
Milyon Taşı’ndan sadece kısa bir yürüyüş mesafesinde, İstanbul’un en ikonik simgelerinden biri olan dünyaca ünlü Ayasofya yer almaktadır. Aslen 6. yüzyılda bir Hristiyan bazilikası olarak inşa edilen Ayasofya, daha sonra camiye çevrilmiş ve günümüzde müze olarak hizmet vermektedir. Devasa kubbesi, karmaşık mozaikleri ve tarihi önemi, onu İstanbul’daki herkes için mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer haline getiriyor.
Milyon Taşı’nın hemen köşesinde, Bizans döneminden kalma eski bir yeraltı su deposu olan Yerebatan Sarnıcı yer almaktadır. Sarnıcın serin ve atmosferik iç mekânı, yüksek sütunları ve mistik aydınlatmasıyla, yukarıdaki kalabalık sokaklarla büyüleyici bir kontrast oluşturmaktadır.
Milyon Taşı’ndan kısa bir yürüyüşle Osmanlı sultanlarının eski ikametgâhı olan Topkapı Sarayı’na ulaşabilirsiniz. Bu geniş saray kompleksi, güzel avlulara, çarpıcı mimariye ve ünlü Topkapı Hançeri ve Muhammed Peygamber’in pelerini de dahil olmak üzere tarihi eserlerden oluşan bir hazineye sahiptir.
Konstantinopolis Hipodromu olarak da bilinen Sultanahmet Meydanı, Milyon Taşı’na sadece birkaç adım uzaklıktadır. Bir zamanlar Bizans döneminde at arabası yarışlarının ve halka açık etkinliklerin düzenlendiği meydan, bugün Theodosius Dikilitaşı ve Yılanlı Sütun gibi tarihi anıtlarla çevrili canlı bir kamusal alandır.
Milyon Taşı, İstanbul’un diğer anıtları kadar büyük ya da heybetli olmayabilir, ancak tarihi önemi yadsınamaz. Konstantinopolis’i dünyaya bağlayan antik yol ağının başlangıç noktası olan bu küçük taş sütun, şehrin tarihin akışını şekillendirmedeki merkezi rolünü temsil ediyor.
Bu nedenle, bir dahaki sefere Sultanahmet’e geldiğinizde, Milyon Taşı’na uğramayı ve bu noktadan başlayan birçok yolculuğu düşünmek için bir dakikanızı ayırmayı unutmayın. İster tarih meraklısı olun ister İstanbul’un geçmişini merak edin, Milyon Taşı bu inanılmaz şehri keşfederken size eşsiz ve anlamlı bir durak sunuyor.